Zen Budizm'i Aşırıdır

İki tip insan vardır; şöyle ki, aşırı olanlar ve orta yoldan gidenler. Başından beridir, Zen Budizm'i aşırı olan kategorisindedir ve o bir xiulian sistemi olamaz. Zen, her zaman çelişki ile kuşatılmıştır. İnsanlar Zen'in yöntemleri doğrultusunda xiulian uygulamalarına rağmen, aslında daima Buda Sakyamuni'nin gözetimi altında olmuşlardır ve bunu da, Budalığı geliştirme isteklerine ve iyiliğin arayışında olmalarına borçlulardır. Zen, bir sistem oluşturmaz. Boddhidharma kendi göksel krallığına sahip değildir, dolayısıyla insanlara kurtuluş sağlayamaz. İşin aslı, Boddhidharma [kendi yaşadığı dönemde] Buda Sakyamuni'yi kurucu usta olarak kabul etmiştir. Kendisi her ne kadar Zen'in patriği olarak adlandırılsa da, aslında Buda Sakyamuni'nin öğrencisi idi -yirmi sekizinci nesilden öğrencisiydi ve Buda Sakyamuni'ye son derece saygı gösteren biriydi. Buda Sakyamuni'nin teorilerini çalışarak, aydınlanmasını "yokluk" üzerine odakladı ve bu da, Sakyamuni'nin öğretilerinin ayrılmaz bir parçası idi. Zamanın geçmesi ile birlikte, Zen, düşüşe geçmeye başladı. Daha sonraki nesiller, Boddhidharma'nın yaklaşımını başlı başına bir xiulian uygulama yöntemi olarak ele aldılar ve onun en üstün şey olduğuna inandılar. Fakat ona ait olan şey, en üstün olanı değildi. Zen, aslında her geçen nesille birlikte düşüyordu ve Boddhidharma'nın kendisi, öğretilerinin sadece altıncı nesile kadar uzanacağını söylemişti.

Boddhidharma, Buda Sakyamuni'nin öğrettiği "yokluk"a nispeten daha fazla ağırlık verdi ve Sakyamuni'ye son derece itibar ediyordu -kendisi, Buda Sakyamuni'nin yirmi sekizinci nesilden öğrencisi olarak biliniyordu. Fakat arkadan gelen nesiller, tamamen aşırılıkların içerisinde sıkışıp kaldılar. Durum böyle olunca, yozlaşma safhasına da ulaşılmış oldu -Boddhidharma ile Buda Sakyamuni neredeyse eşit görüldüler. İnsanlar Boddhidharma'ya itibar etmeye başladı ve Boddhidharma'nın teorilerini tek ve gerçek Budist hakikati olarak görmeye başladılar. Bu durum, temel olarak, yoldan çıkmak anlamına geliyordu.

Çünkü Boddhidharma, kendisini düşük bir seviyeye kadar geliştirmişti; sadece Luohan statüsüne ulaşmıştı -yani bu durum, onun yalnızca bir Luohan olduğu anlamına geliyor. O, gerçek anlamda ne kadar şey bilebilirdi ki? O, eninde sonunda Rulay seviyesine ulaşamadı. Onun seviyesi ile Buda Sakyamuni'nin seviyesi arasındaki fark çok büyüktü! Dolayısıyla, onun öğretileri, sıradan insanların felsefesine en yakın öğretilerdir ve onun teorileri, sıradan insanlar için en kolay kabul edilebilir teorilerdir -özellikle din konusuna, bir felsefe veya ideoloji olarak bakanlar için. Akademik bir yaklaşımda bulunup, Budizm'i bir felsefe olarak araştıran kişiler, onun öğretilerini en çok kabul etme eğiliminde olan insanlardır. O, sıradan felsefeyi çok andırır.

Budalar her düzlemde bulunurlar -kişi ne kadar yükseğe çıkabilirse çıksın. [Fakat Zen'e göre] kendinizi durmaksızın geliştirirsiniz ve ardından da güya hiçbir şey var olmamaktadır. Onlar, uygulamalarında, insanları bile kabul etmezler. Canlı-kanlı, gözle görünen insanlar burada tam bizim önümüzde duruyorlar, fakat onlar, insanları gerçek olarak bile kabul etmezler. Bu: "Görürsem inanırım, göremezsem inanmam" gibi zayıf bir ruhsal anlayışa sahip olan sıradan insanların durumundan bile daha kötüdür. Bu insanlar gördüklerini bile kabul etmiyorlar. Peki, o zaman neden yaşıyoruz? Niçin gözlerinizi açmak için canınızı sıkıyorsunuz? Gözlerinizi kapayın, uzanmayın, ayakta durmayın….Hiçbir şey var olmuyor nasıl olsa, öyle değil mi? Onlar aşırı uçlara gitmişlerdir. Boddhidharma, bu Dharma'nın yalnızca altı nesil aktarılabileceğini söylemişti. İnsanların, evvela mantıksız olan bu doktrine hala sıkıca sarılıyor olmaları, aptallıktır. İçine düştükleri şey, bir çıkmazdır. Onlar kendilerini kabul etmezler, Budaları kabul etmezler -ya peki Dünya gezegeni? Eğer kendi varlıklarını bile kabul etmiyorlarsa, bir isme sahip olmanın anlamı nedir? O zaman yemek yemenin ne anlamı var? Bütün günü aç geçirebilir, saatin kaç olduğuna bakmaz ve tüm sesleri duymazlıktan gelebilirsiniz.

Ve bütün bunlardan sonra, her şey yok olur. Peki, bu durum Buda Sakyamuni'yi gözden düşürmez mi? Eğer Sakyamuni hiçbir şey öğretmediyse, 49 yıl boyunca yaptığı şey neydi? Onlar, Buda Sakyamuni'nin öğretisi içerisinde yer alan "boşluğun" gerçek anlamını biliyorlar mı? Buda Sakyamuni geride hiçbir Fa bırakmadığını söylerken, gerçek anlamda bir xiulian metodu öğretmediğini veya evrenin Fa'sını gerçekten öğretmediğini söylüyordu. Anlattığı konular, yalnızca kendi uygulama seviyesindeki şeylerden ibaretti ve sıradan insanlara bıraktığı şey ise, "Rulay Fa" idi -özellikle de, uygulama deneyimleri ve öğrenilen derslerdi. Sakyamuni'nin bu dünyadayken yaydığı gerçek Dharma, kurallar ve disiplinler (jie-lü) idi. Değişik seviyelere ait olan belirli birtakım düşünceleri anlattı -ve bu da, belirli bir seviyedeki Fa idi. Fakat Buda Sakyamuni, insanların onun seviyesinde sıkışıp kalmalarını istemedi; o yüzden de: "Ben hayatım boyunca hiçbir Dharma öğretmedim" dedi. Bunu söyledi, çünkü öğretmiş olduğu Dharma'nın, en yüksek seviyeli Dharma olmadığını biliyordu. Bir Rulay, Buda'dır -fakat en yüksek seviyedeki değildir. Buda Fa, sınırsızdır. Bir uygulayıcı, onun Dharma'sı tarafından sınırlanmamalıdır. Çok iyi doğuş kalitesine sahip olan biri, (da gen-ji) kendisini daha yüksek seviyelere doğru geliştirebilir ve orada daha yüksek seviyeli ve derin anlayışlar vardır; bununla beraber, ona karşılık gelen Fa'nın tezahürleri de hazır bulunmaktadır.