Singapur Falun Dafa Derneğinin Açılış Töreninde Fa'nın Öğretilmesi

(Li Hongzhi, 28 Temmuz 1996)


Pekâlâ, tam olarak şurada durayım ve herkesin beni rahatça görmesini sağlayayım. Toplumun çeşitli kesimlerinden olan ve Falun Dafa Derneğine çeşitli biçimlerde destek veren Singapurlu insanlara teşekkür etmek istiyorum. Ayrıca burada hepinizin adına, Singapur'un çeşitli kesimlerinden olan insanlarına, verdikleri destekten dolayı ve Falun Buda Derneğinin kurulmasına olanak tanıdıklarından dolayı, minnettarlığımızı dile getirmek istiyorum. Onları güçlü bir biçimde alkışlayalım. (Alkış) Falun Buda Derneğinin kurulması, çok sayıda insanın Fa'yı edinmesine öncülük edecek ve önceden belirlenmiş ilişkilere sahip olan insanların, bu Fa'ya çalışmasına olanak tanıyacaktır. Sizlere, ulusal yasaların koruması altında, gelecekteki uygulamanız ve bu güzel şeyi toplumun geneli için yapmanız konusunda da uygun koşullar sağlayacaktır.

Konuşmak için fazla bir hazırlık yapmadım. Şimdi, bir araya geldiğimiz bu fırsatı, aklımıza geleni konuşmak için değerlendirelim. Sizlere ilk önce, çok uzun bir geçmişe sahip olan Falun Gong'u tanıtayım. Xiulian döngülerindeki insanlar, insan uygarlığının dünya gezegeninde sadece bir kez değil, pek çok kereler ortaya çıkmış olduğunu bilirler. İnsan medeniyetleri, dünya üzerinde pek çok kereler ortaya çıkmıştır. Uzun insanlık tarihi boyunca, insan ahlakı aşamalı biçimde düşüp çürüdüğünde, insanoğlu batardı. Durum genellikle böyleydi. Ayrıca, maddi çürümenin ve spritüel ahlaksızlığın zirveye çıkmış olduğu bu final aşamasına doğru geliştikçe, insanların ahlaki değerlerinde çok büyük bir düşüş yarattı. Bu gibi koşullar altında, insan ırkı batardı. İnsan ırkı bu senaryoyu birçok kereler yaşadı ve çok sayıda insan medeniyetinin var olmuş olmasının sebebi budur -birçok uygarlık var olmuştur. İnsanların bahsettiği Taş Devri, sadece bu türdeki tek bir çağ değildi. İnsanoğlu çok sayıda Taş Devri yaşadı. Çünkü insan ırkı bu türde felaketler ile karşılaştığında, sahip oldukları tüm araç gereçler [her şey] ve bilgi yok edilirdi.

Sizin de bildiğiniz gibi, bizim şu anki insan uygarlığımızın ilk dönemlerinde -dört veya beş bin yıl önce- Dünyamız büyük bir tufan yaşadı. Bu tufan, Avrupa'daki beyaz insan ırkına ait olan medeniyetin tamamını yuttu. Elbette, kişi tarih öncesi geçmişe ait olan ve insan eliyle yapılmış kalıntılardan kalan belirtiler görebilse de, geriye az sayıda şey kaldı. Örneğin antik Yunan kültürü ile ilgili arkeolojik kalıntılarda, tarih öncesi kültürlerin varlığına dair bulgular görülebilmektedir. Bu büyük tufanda, Doğu'da nispeten daha fazla şey kurtuldu. Herkes tufanı kontrol eden Yüce Yu'nun hikâyesini bilir. O zamanki tufan azgınken ve sular geri çekilirken Yüce Yu suyun insanlara rehberlik etmesini sağlamıştır - sel altında kalmamış yerlere doğru. Bu, tarih içerisinde kayda alınmıştı. O zamanki antik insan ırkı [son döngü içerisinde olan insan ırkı] büyük tufan ile yok edildi. Fakat Çinli insanların atalarının birçoğu, bu büyük tufandan kurtuldu ve geriye nispeten daha fazla sayıda eser kaldı. Karşılaştıracak olursak, daha az sayıda Batılı insan hayatta kalmayı başardı. Bugünkü Batı kültürünün tamamen yeni bir kültür olmasının sebebi budur -tamamen yeni bir kültür olmasının ve antik dönem tarihinden hiçbir iz taşımıyor olmasının sebebi budur. İşte bu nedenle Çin'in antik uygarlığının derin bir tarihi kökü vardır ve modern bilimden daha farklı bir yol tutmuştur.

O yüzden bu antik dönem uygarlıklarında, günümüz insanlarının hala anlayamadığı ve modern kültürden ayrılan şeyler bulunmaktadır. Dolayısıyla, birçok insan, buna batılı insanlar da dâhil, Çin'de çok sayıda gizemli şeylerin olduğunu -günümüz insanlarının anlayamadığı şeylerin olduğunu bilir. Çinliler bunu bilir. Çin topraklarında, günümüz modern insanları tarafından anlaşılamayacak olan, antik kültüre ait birçok şey vardır. Bazı insanlar bunları duymuş veya görmüştür, fakat onları açıklayamazlar. Hiç kimse, antik döneme ait olan bu şeyleri henüz halka açıklamamış ve de onları insanlara tanıtmamıştır. [Büyük tufan esnasında] Çinlilerin atalarından daha fazla sayıda kişi kurtulmuş olduğu için, antik kültüre ait bir parça hayatta kalmayı başarmıştır.

Geçmişte antik Çin ırkı, şimdiki gibi Sarı Nehir Vadisi civarında yoğunlaşmamıştı. Ondan ziyade Sincan bölgesinde koşullanmıştı. O uygarlık esnasında, refahın en yüksek olduğu dönem, o bölgede yaşanmıştı. Kunlun Dağı, o bölgenin yakınlarında olduğu için, civardaki arazi oldukça yüksek rakıma sahipti. Büyük Tufan'ın o zamanki su seviyesi, iki bin metreye kadar ulaşmış ve tüm dünyayı sular altında bırakmıştı. Fakat Büyük Tufan azgın bir biçimde geldiğinde, birçok insan [antik kültür dönemine ait olan birtakım şeyleri de yanlarına almayı başararak] Kunlun Dağına kaçıp kurtuldu. Örneğin bunların arasında Çin'deki bazı insanların hala anlamayı başaramadığı Hetu (Eski Yazıtlar), Luoshu (Kaplumbağa Kabuğundaki Yazıtlar), Taichi (Yüce Son Sınır), Bagua (Sekiz Trigramlar) ve birtakım başka şeyler olduğu kadar, günümüzde insanların bildiği qigong'un birtakım antik dönem formları da vardı.

Basitçe ortaya koyacak olursak, qigong günümüz insanları tarafından bulunmuş bir şey değildir. Qigong, tarih öncesi kültüre ait bir parçadır ve Çin'de nispeten daha fazla sayıda bulunur. Fakat o, geçmişte qigong olarak isimlendirilmezdi. Peki, ona ne denirdi? "Xiulian" [bedenin ve zihnin geliştirilmesi] denirdi. Tabii ki, xiulian seviyelere bölünmüştür ve sıradan insan toplumu seviyesinde insanlara sadece kendilerini nasıl sağlıklı bir hale getirecekleri, zinde bir durumu nasıl yakalayabilecekleri veya fiziksel vücutlarını nasıl sağlıklı bir vücut haline getirebilecekleri anlatılabilir. O yüzden bazı qigong ustaları, insanlar açısından faydalı bir şeyler yapmak için, onu kullanmaktadır. Yani bir başka deyişle, toplum içerisinde kendi uygulamalarını öğreten qigong ustaları, buna diğer ülkelere gidenler de dâhil, sadace sağlık ve zindelik seviyesinde olan şeyleri öğretmektedir. Ben burada diğer kişilerin öğretmekte olduğu qigong uygulamalarının kötü olduğunu söylemiyorum. Sizlere, onların yüksek seviyelere ait şeyler öğretmediklerini söylüyorum. Bundan ziyade, onlar sadece şifa ve zindelik ile ilgili konuları öğretmektedir ve bunu birtakım süper normal yeteneklerin gösterilmesi ile birleştirmişlerdir. Bazı hastalıklar sadece süper normal yeteneklerin kullanılması ile iyileştirilebilir ve hastalıkları iyileştirirlerken bir takım süper normal yeteneklerin gösterilmesinin sebebi budur.

"Süper normal yetenek" terimi, sadece modern bir terimdir ve bu terim ile esasen, bir canlının doğuştan sahip olduğu yetenekler kastedilir. Günümüzde maddi şeylere karşı olan giderek artan taşkınlık ve bilimin gelişmesi ile birlikte, insanlar maddi şeylere çok daha büyük önem veriyorlar. Doğuştan sahip oldukları yetenekleri ve en antik dönemlerden bu yana kendilerinde barındırdıkları şeyleri giderek daha fazla terk ediyorlar. Eğer bu eğilim devam ederse, geleceğin bilimi muhtemelen daha fazla gelişirken, insanoğlu da giderek artan bir biçimde yozlaşacaktır. Şu anda trenler, arabalar ve uçaklar var; dolayısıyla da kimsenin fazla yürümeye ihtiyacı yok. Gelecekte, giderek hızlanan bir gelişim ile birlikte, insanoğlu çok şiddetli şekillerde yozlaşabilir. Eğer şu "evrim teorisinden" bir sonuç çıkaracak olursak, gelecekte insan bedeninin yüzey kısmı tam anlamıyla bozulacaktır. En sonunda da, insanların kol ve bacakları çarpıklaşıp işlevlerini kaybedecektir -geriye sadece kocaman bir kafatası kalacaktır. Elbette burada sadece bir meseleyi resmediyorum. Buradaki düşünce, insanoğlunun sahip olduğu doğuştan gelen yeteneklerinin giderek artan bir biçimde terk edilmesidir.

Antik Çin toplumu bu şekilde gelişmemişti. Dolayısıyla, bazı insanlar: "Eğer her şey antik Çin toplumundaki gibi gelişseydi teknolojik gelişimler olur muydu?" şeklinde düşünebilir. Tabii ki, başka bir tür bilimi, şu anda var olan bilimsel ve teknolojik teorilerin bağlamında anlamaya çalışırsanız, onu anlayabilmeniz asla mümkün olmayacaktır. Eğer daha farklı olan bir bilimin yaklaşım tarzını anlamak istiyorsanız, günümüz bilimine ait sınırlamaların dışına adım atmalısınız. Ve insanlar, başka türdeki bir kültürün içerisinde, kendi toplumsal durumlarının, olması gereken durum olduğunu düşünürlerdi. Bazı insanlar "Eğer her şey, antik Doğu ile benzerlik gösteren bir biçimde gelişseydi, arabalar ve uçaklar var olur muydu? Dün, Hong Kong'dan Singapur'a uçtum ve uçak beni buraya sadece üç saatte getirdi. Bu çok hızlı! İnsanoğlu işte bu denli gelişmiş bir safhaya kadar ulaştı. Eğer antik Çin toplumundaki yöntemleri takip etseydik, aynı şey olur muydu?" diye sorabilir.

Aslında farklı bilimsel metotların, daha farklı bilimsel gelişim yollarına sebep olacağı bilinir. Sizin de bildiğiniz gibi, qigong uygulamak, insan bedeninin doğuştan var olan potansiyelini geliştirebilmektedir. Bir başka deyişle, qigong uygulaması, elle tutulup gözle görülmeyen soyut şeyleri, somut şeyler haline dönüştürebilmekte ve en sonunda da, görünmeyen şeyleri görünür hale getirmektedir. Ve bütün bunlar herhangi bir cihaz, bilimsel veya teknolojik araç kullanmadan yapılabilmektedir. Qigong meditasyonunda sakinlik durumuna ilk girdiğinizde bunu fazla hissetmezsiniz. Fakat tamamen sakin bir duruma girdiğinizde, vücudunuzun dış kısmının hareketsizken, iç kısmının hareketli olduğunu keşfedersiniz; vücudunuzun içerisinde bir hareket hissedersiniz. Ve bu hareket hemen hemen ilk başta hissedilebilir, sonra giderek daha da belirgin bir hale gelir. Ve en sonunda da, bilincinizin onu kontrol edebildiği noktaya kadar belirgin bir hale gelir. Böylece soyut'tan somuta doğru bir değişim yaratır. Dolayısıyla, en sonunda bu bilinç ve hissediş, uygulayıcının yükselmeye devam etmesiyle birlikte, yavaş yavaş somut bir hale gelir. Evrende var olup kendisinde enerji barındıran ve günümüz bilim ve teknolojisi tarafından fark edilemeyen, hala sayısız maddeler vardır. Bu enerjiler uygulayıcıyı durmaksızın güçlendirdikçe, bu görünmez ve bu formsuz maddeler yavaş yavaş somut bir hale gelirler ve ardından da insanlar onları görebilirler ve hatta onları kullanabilirler de. Eğer bu yol takip edilirse, insanoğlunun niteliği kesinlikle yükselecektir. Geçmişte öğrenciler Konfüçyüsçü âlimler olarak isimlendirilirlerdi. Onlardan, ders başlamadan önce meditasyonda oturmaları ve nefeslerini ayarlamaları istenirdi. Kitaplarını okumaya başlamadan önce, zihinlerini sakinleştirmeleri istenirdi. Geçmişte işte böyleydi. Antik Çin'de, nefesi ayarlamak ve zihni sakinleştirmek toplumun her kesiminden olan insanlar için bir önem teşkil ederdi. Böyle bir durum altındayken, insanlar normalde yapamayacakları şeyleri yapabiliyorlardı. Ve bu, qigong uygulamasına oldukça yakın bir şeydi. Böylesi bir kültür, antik dönemdeki Çinlilerin zihinlerine daima işlemiştir.

Tabii ki ben burada sadece sürekli biçimde: "Eğer bu türde bir gelişim yolu takip edilseydi, uçaklar ve trenler var olacak mıydı?" diye merak eden insanlar olduğundan bahsediyordum. Farklı şekillerde ilerleyen bilimsel gelişmeler, bilimi farklı yerlere götürebilir. Dolayısıyla bir düşünün: Eğer insanlar uçabilseydi ve havada süzülebilseydi, uçaklar ve trenler hala bir işe yarar mıydı? Çin'de, Hindistan'da ve Amerika'da, bu gibi yetenekleri olan insanlar bulunmaktadır ve Falun Gong uygulayıcıları arasında da hatırı sayılır miktarda böyle kişiler vardır. Peki, nasıl oluyor da bu kişiler bu gibi yetenekleri elde edebiliyorlar? Bir kişinin vücudunda bulunan enerji kanallarının tamamı açıldığında -tek bir alan bile tıkalı kalmadığında- kişi havalanıp uçabilir. Elbette günümüz modern biliminin yaptığı araştırmalar, bunun nasıl gerçekleşiyor olduğunu açıklayamaz. Aslında bu gibi konulara inanmayan sözüm ona "bilim adamları" tarafından kendilerine gülüneceği [ve böylece de itibarlarını kaybedecekleri korkusuyla] hiç kimse bunu araştırmaya cesaret edemiyor. Sizin de bildiğiniz gibi, Singapur'a, çok da uzun olmayan bir zaman önce, gösteri yapmak için Amerikalı biri gelmişti. İçinizden birçok kişi, onu havada uçarken görmüş olabilir. Bu olgu gerçekten de var olmaktadır -insanlar uçabilirler. Dolayısıyla bir düşünün: Geçmişte Çinli insanlar, bir kişinin görünmeyen bir yerden çıkıp gelebildiğinden ve bir anda gözden kaybolabildiğinden bahsederlerdi. Birçok qigong ustası oradan oraya -binlerce kilometre mesafe- seyahat edebilirdi ve bu onların sadece birkaç saniyelerini alırdı. Peki, bunu yapabilmelerinin sebebi neydi? Elbette, bu konu ile ilgili olarak, çok detaylı bir biçimde açıklanması gereken çok sayıda bilinmeyen unsur vardır. Fakat bugün detaylara girmeyeceğim. Ben sadece burada, genel anlamlarla, farklı bilimsel gelişim formlarının farklı sonuçlar doğuracağını söylüyorum. Mesela, bir uçakla Hong Kong'dan Singapur'a üç saatte uçabilirsiniz, fakat o kişi daha oturur oturmaz havalanabilir ve on dakika gibi bir sürede süzülerek buraya gelebilir. Dolayısıyla da, öyle kullanışsız bir makine yapmasına gerek yoktur. Konu bu meselelere gelince, bütün bunlar peri masalı değildir ve insanların hala açıklayamadığı birçok şey, bilim tarafından yavaş yavaş kanıtlanmaktadır. Hatta bu duruma ulaşabilmiş olsaydınız bile, farklı bir bilimin almış olduğu yolu, bugünkü bilim bağlamında, anlayamazdınız.

Elbette modern terimler ile ortaya koyacak olursak, qigong bilimsel bir disiplindir. Dahası, o çok daha antik bir bilimdir ve daha yüksek bir düzleme aittir. Birçok bilim adamı ileri adım atmak için gereken -insan bedeni bilimi ile antik bilimi onaylamak için gereken cesareti gösterdi, çünkü onlar qigong olgusunun gerçek varoluşunu gördüler.

Tabii ki, qigong'u kabul etmeyi reddeden insanlar da vardır. Burada bulunan ve Falun Gong uygulayıcısı olan sizlere şunu söyleyebilirim: başka insanlardan gelip Falun Gong'u öğrenmelerini istediğinizde, içlerinden bazıları inanmayabilir ve hatta karşı da çıkabilir. Bunların hepsi normaldir. Peki neden? Çünkü insan toplumu tam olarak böyle bir zıtlık durumu altında var olmaktadır. Eğer herkes qigong'a inansaydı, eğer herkes Buda Fa'ya inansaydı ve eğer herkes xiulian uygulayabilseydi, o durumda insan toplumu son bulur, herkes göksel canlılar ve Tanrılar haline gelirdi. Tam olarak ona karşı olanlar olduğu kadar olmayanlar olduğu için ve ona inananlar olduğu kadar inanmayanlar da olduğu için bu zıt doğalı toplum oluşabilir. Ve tam olarak bu nedenden dolayı karşılıklı-üretim, karşılıklı-engelleme ilkeleri biçimlenebilir. Tüm meslekler ve tüm meşguliyetler -[buna sıradan insan toplumunda var olan her şey de dâhil]- eş zamanlı biçimde var olan pozitif ve negatif elementler taşımaktadır. İyi bir şey yapmak istediğinizde, sizi bekleyen kötü bir şeyin olacağı kaçınılmazdır ve o iyi şeyi yapmayı başaramadan önce, zorlukların üstesinden gelmek zorundasınızdır. Ve elbette, kötü bir şey yapmak da kolay değildir çünkü ulusal yasalar var olmaktadır ve iyi insanlar bir kontrol mekanizması rolü üstlenmektedir. İşte her şey bu şekildedir ki, bu da normal bir şeydir. Bunun sebebi, evrende farklı doğalara sahip olan birbirine zıt iki maddenin bulunmasıdır ve bu maddelerin aşağı doğru olan ilerlemesi Taichi'nin -yin ve yang teorisine sebep olur. Aşağı doğru ilerledikçe, karşılıklı-üretim ve karşılıklı-engelleme prensibi belirir. Bu karşılıklı-üretim ve karşılıklı-engelleme prensibi, en belirgin rolünü, sıradan insan toplumu içerisinde oynar. Az önce bahsettiğim antik dönem bilimine inanmayan ve inanan insanların olmasının sebebi işte budur. Ayrıca bu durum, benim bugün aktarmakta olduğum "Buda Fa" uygulaması için de geçerlidir: Onu destekleyen insanlar olduğu kadar, karşı olan insanlar da vardır ve bu da çok normaldir. Açıklamış olduğum şey ile hepiniz karşılaşacaksınız ve bu bir alarm sebebi değildir, diye düşünüyorum.

Falun Gong'un tarihi hakkında konuşmadan önce biraz daha ileri giderek bu safhaya kadar konuştum. Günümüzde insanların bildiği qigong da antik bir bilimdir. Bu Falun Gong'u da içerir -ki o da tarih öncesi kültürden gelmektedir. Li Hongzhi bir anda bir şeyler oluşturdu ve sizlere bunu aktarıyor gibi bir şey yoktur. Öyle bir durum, insanların zarar görmesine sebep olurdu. Günümüzde insanları kandıran çok sayıda sahte qigong ustası var ve onlar başkalarına olduğu kadar, kendilerine de zarar veriyorlar. Genel anlamda konuşursak, gong gönderildiğinde, bizim içinde bulunduğumuz bu boyutta yol almadığı için, insanların bu bir çift gözünün onu görebilmesi olanaklı değildir ve bu nedenle insanları kandıran çok sayıda sahte qigong ustası bulunmaktadır. Aynen arapsaçına dönmüş gibidir -gerçek ile sahte birbirine karışmış durumdadır. İlk başlarda qigong'a inanmayan çok sayıda insan vardı ve şu anda qigong'a karşı olan daha fazla sayıda insan var. Özellikle günümüz insanlarının sahip olduğu ahlak berbat bir durumda ve her şeyin orijinali olduğu kadar, sahtesi de var -sahte ticari ürünler dahi var, değil ki qigong. Tabii ki qigong bir kişinin bir anda uyduruvereceği ve onunla insanları kandırabileceği bir şey değildir- bunu yapmak insanlara zarar verir ve ayrıca kişinin kendisine de zarar verir. Çünkü dolandırıcılar, bunu uygulamak yoluyla oluşacak şeyi bilmiyorlar. Tabii ki, eğer herhangi bir şeylere yol açmazlar ise, o zaman sorun değildir. Fakat gerçekten de bir şeylere sebep olurlar ise, bu durum, insanları tehlikeli bir durumun içerisine sokabilir. Sahte qigong'un insanlar için yaratacağı tehlike işte budur.

Peki, o zaman Falun Gong nasıl var oldu? Ve ne zaman ortaya çıktı? Eğer kişi bunu geriye doğru eşelerse, akıl almayacak kadar uzundur; sıradan bir insan bunu duyduğunda inanılmasının imkânsız olduğunu düşünecektir. O yüzden şu anda bu şeyler hakkında konuşmayacağım, fakat sizler yavaş yavaş bunları öğreneceksiniz. Fakat sizlere şunu söyleyebilirim; Falun Gong, tarih öncesi bir dönemde -en temel Buda Fa olarak- dünya insanlarını kurtarmak için, bir kez kullanıldı. Aynen Sakyamuni'nin 2,500 yıl önce insanları kurtarması gibi Falun Gong da, bir kez dünya üzerindeki tüm canlılara kurtuluş sundu. İnsanlık için açıklanmasından bu yana çok uzun bir tarih dönemi geçti. Tarih o kadar uzundur ki, bu durum, günümüz insanının onu bilmesini daha da imkânsız kılıyor. Falun Gong'un tarihi çok uzundur ve çok eski dönemlere uzanmaktadır.

Peki, niçin bugün insanlara açıklanıyor? Elbette bunu sadece en yüzeysel ve sığ seviyede açıklayabilirim. Ben bir durumun farkına vardım. Ne gibi bir durum? Yani şöyle ki, insan toplumu giderek artan biçimde maddesel zenginlik görüp ve hızlı bir bilimsel gelişim gösterirken, insan ahlakı trajik bir biçimde düşüyor. Günümüzde insanların hepsi bilime inandığı için, gerçekleri modern bilimin bildiğine inanıyor. Fakat insanlar birtakım şeylerin farkında değiller, şöyle ki, modern bilimin tam ve bütünsel olmadığının farkında değiller. Bilimin henüz keşfedememiş olduğu çok ama çok şey var ve bilim tarafından yanlış bir biçimde reddedilen birçok konu var. Ve bu kusurlu bilimi, insanların inandığı şeylere ve bilimin açıklamakta yetersiz kaldığı olaylara saldırmak için kullanan çok sayıda dar görüşlü insan bulunuyor. Fakat açıklanamaz olan bu olaylar, kendilerini, insan toplumunun yaşadığı bu fiziksel boyutta düpedüz ve somut bir biçimde gösteriyorlar. Modern bilim onları kabul etmek için gereken cesarete sahip değil. Bilim bunları kabul etmediği için, bilime inanan çok sayıda insan da aynı düşünceleri taşıyor -aynı şekilde onlara karşı çıkıyorlar. Fakat bu bilim mükemmellikten çok uzaktır. Örneğin, insanlar binlerce yıldır De'nın (erdem) önemli bir şey olduğuna inanmaktadır. Günümüzde ise çok sayıda insan De'nın sadece insanların zihninde sahip oldukları iyi ve sevecen bir farkındalık olduğuna ve spritüel bir perspektiften kaynaklanıp insanların ulaşması ümit edilen bir şey olduğuna inanıyorlar -bundan fazlasını düşünmüyorlar. Fakat sizlere şunu söyleyeceğim: evrende var olan her şey, maddesel olarak var olmaktadır. Ve böylece onun olaylarda bir rol almasını sağlar. De gerçek ve maddesel bir varoluşa sahiptir ve kendisini gerçek ve dokunulabilir bir madde olarak gösterir. Geçmişte, doğu'da yaşayan insanlar, özellikle eski Çin halkı, De biriktirmenin önemli bir şey olduğunu düşünürdü. Gençler bunu anlamıyorlar: "De biriktirmek niye? De'yı ne şekilde oluşturacaksın ki? Biçimi olmayan bir şeyi nasıl biriktirebilirsin?" diyorlar. Aslında sizlere, onun bir biçimi olduğunu söyleyebilirim. Sadece insanların gözleri onu görememektedir çünkü o bir başka boyutta var olmaktadır. Ve o, durmaksızın orada var olmaktadır. İyi şeyler yaptığınızda De biriktirirsiniz. Zorluklar çektiğinizde De biriktirirsiniz. De, bir hayattan diğerine, kişi ile birlikte yol alarak, kişinin geleceğinde büyük bir rol oynar. Bazı insanlar onun sayesinde çok yüksek düzey bir yetkili olur, bazıları onun sayesinde büyük bir servet edinir ve bazıları da onun sayesinde işlerinde büyük başarılar elde eder. Bütün bunlar, daha önceden veya geçmiş yaşamlarınızda biriktirdiğiniz De yüzündendir, o yüzden şimdiki yaşamda kutsanmışsınızdır. Niçin çok sayıda insan diğerlerine oranla daha kötü bir durumda? Bunun asıl sebebi, onların, o diğer insanlar kadar fazla miktarda De'ya sahip olmamalarıdır, çünkü onlar kadar De biriktirmemişlerdir. Sebep budur. Dolayısıyla, De son derece büyük bir öneme sahiptir. Şu anda bilimin kusurlarından bahsetmiş oldum. Bilim, biz insanların içinde yaşadığı bu fiziksel boyutu aşamaz ve diğer boyutları keşfedemez. Fakat diğer zaman-alanlarının varlığının farkına varan özel ve göz kamaştırıcı birçok bilim adamı da var. Her ne kadar hala bu boyutu aşamamış olsalar da, diğer zaman alanları konusunda kabaca birtakım teorik açıklamalara sahipler; bu soruları soruyor ve diğer zaman alanlarının varlığına inanıyorlar. Peki, o zaman alanlarında da yaşamlar var mı? O canlılar nasıl görünüyorlar? Varoluş formları nasıl? Bizim buradaki zamanımız ile oradaki zaman arasındaki farklılıklar neler? O boyuttaki kavramlar nasıl? Oradaki canlıların görünüşleri nasıl? Ve oradaki maddenin aldığı biçim nasıl? Bütün bunlar, günümüz bilimi için bilinmezdir. Çağdaş bilim, diğer boyutların varlığını kabul etmiyor, ayrıca De'nın varlığını da kabul etmiyor. O zaman bir düşünün: İnsanlar bilime çok güçlü bir biçimde inandığında, bilimin kabul etmediği herhangi bir şeyin varlığına da inanmayacaklardır. Peki, o zaman, insan ahlakının inanılmaz derecedeki hızlı düşüşünde, bilim bir etken değil midir? Çünkü insanlar "De"dan, "De oluşturmaktan" ve "De'ya değer verilmesi gerektiğinden" bahsettiğinde, günümüz insanının zihnini taşıyan birçok kişi: "Batıl inanç saçmalıklarından bahsediyorsunuz. Bunların hepsi hurafe. Bizler bilime inanıyoruz, bu saçma hurafelere değil." diyorlar. İşte görüyorsunuz, bu bilim insanoğlunun en hayati özelliğine vurulan bir sopa gibi kullanılıyor. Dolayısıyla, bu bilimin mükemmel olduğunu söyleyebilir misiniz? Az önce bahsetmiş olduğum gibi, şu anda insanların materyal yaşamı oldukça zengin. Peki, o zaman ahlak neden çöküyor? Bunun tam olarak sebebi, bilimin, diğer boyutların ve yüksek seviyeli canlıların varlığını ispatlayamıyor olmasıdır; bunun sebebi bilimin, insanoğlunun reenkarne olduğunu ve karmik cezalandırma ile yüzleşeceğini ispatlayamıyor olmasıdır; bunun sebebi, günümüz modern biliminin, De'nın varlığını ispatlayamıyor olmasıdır. İnsanların kötü şeyler yapmaya cesaret etmesinin sebebi, budur. Günümüz insanlarının çoğu: "Bunların hepsi hurafe ve bilimsel değil" gibi bir inanç taşıyor. İnsanlar Tanrıların varlığına inanmıyorlar ve o sebeple de, kötü şeyler yapmaya cesaret edebiliyorlar. Karmik cezalandırmaya inanmıyorlar ve dolayısıyla, bütün bunların hurafe, batıl inanç olduğuna inanıyorlar. Çağdaş biliminin eksikliklerinin sebep olduğu en büyük sorun, budur.

Aklıma gelen şeylerden bahsettiğim ve şu anda Falun Gong konusunu anlattığım için, bu konunun ayrıntılarına indim. Xiulian dünyasında konuşulup, insan toplumunda bahsedilemeyen çok sayıda şey vardır. Fakat sıradan insan toplumunda belirli şeyler duyan veya gören birçok insan da bulunmaktadır; nadiren de olsa, birtakım açıklanamaz şeyler görmüş veya hissetmiş olabilirler. Veya olağandışı şeylerle karşılaşmış olabilirler. Fakat kimse bu olayları kanıtlamaya yeltenmemiş ve onlar üzerinde sistematik bir biçimde çalışmamıştır.

Kısa bir süre önce, konuşma yapılan bu kısımda bir uygulayıcı vardı ve bu Fa'nın aşırı derecede önemli olduğunu söylemişti. Burada sizlere bu kadarını söyleyeceğim, böylece, Zhuan Falun'u henüz okumamış olanlar, onu okumak isteyebilir ve neden bahsettiğimi anlayabilirler. Zhuan Falun, Fa prensiplerini içermektedir. Ve tabii ki Fa, uygulayıcılara aktarılmaktadır. Birçok insan xiulian uygulamanın zor olduğunu hissedecektir. Aslında xiulian uygulamanın kendisi zor değildir; en zor şey, sıradan insan düşünme biçimini ve takıntıları bırakmaktır. Sıradan insan düşünme biçimi ne demektir? Örneğin bir uygulayıcının başarması gereken ilk şey, kendisine vurulduğunda geri vurmamak ve hakarete uğradığında karşılık vermemektir. Sıradan insanlar bunu yapmayı başaramazlar, çünkü onlar sıradan insanlardır. Bununla birlikte, bir xiulian uygulayıcısı bunu başarmak zorundadır. Dahası, şunu da başarmak zorundasınız: başkaları sizi itip kaktığında şikâyet etmemeli ve kin tutmamalısınız; bunu hafife almalı, hatta buna gülmeli ve bunu unutmalısınız veya size vurulsa bile, size vuran o kişiye sessiz bir biçimde teşekkür etmelisiniz. Sıradan insanlar bunun tek kelimeyle imkânsız olduğunu düşünecektir: "Kişi nasıl bu şekilde olabilir? Bu adam pısırığın teki olmalı." Fakat gerçekte ise, bir kişi sizi itip kaktığında, size De vermektedir -gerçek ve somut bir De vermektedir. Bu evrende, insanoğlunun çıplak gözle göremediği, sınırsız sayıda ve devasa büyüklükte maddeler var olmaktadır. Ve ayrıca günümüz modern bilimi de bunları keşfedememektedir. Bu sayısız, bu daha mikro kozmik olan maddelerin tamamı, zekâya ve yaşama sahiptir. Ve onlar, kendi seviyelerinin altında bulunan tüm canlıları kontrol ederler. Ve aynı zamanda da, bu evrende bulunan her şeyi dengelerler. Dahası bu evrende bir prensip var olmaktadır; yani şöyle ki: kaybetmeden kazanmak yoktur ve kazanmak için, kişi kaybetmek zorundadır. Bir kişi bir şeyler elde etmek istediği zaman, bir değiş tokuş gerçekleşir; buna "kayıp ve kazanç" denir. Kişi nasıl kaybeder? Her ne kadar arada bir hissedebilseler de, insanlar bu boyutta bunu görmeyi başaramazlar. Genellikle, insanlar büyük bir "çaba gösterme formu" içerisinde, fedakârlık yapmalarının ardından istediklerini elde ederler. Fedakârlık yapmak istemeyen ve istediklerini zorla almak isteyen kişilere gelince, Tanrılar aynı şekilde onların da bunu almalarını sağlayacaklardır. Diyelim ki bir kişi başkalarına ait olan bir şeyleri alıyor veya bir kişi, bir başka kişiye vuruyor. Bu durum, bir kişinin somut birtakım şeyler veya bunun gibi bir şeyler elde etmek istemesi durumudur ve o kişi, mağdur durumda olan kişinin kaybettiklerini telafi etmeyi düşünmez. Fakat bu evren, kazanan tarafı, bunu telafi etmesi konusunda zorlar. Kazanan taraf, istemese bile kaybetmek zorunda kalır. Peki, hangi anlamda kaybedecek? Siz bu kısımda birini üzmüş, birini sömürmüş veya size ait olmayan bir şeyleri almıştınız. O yüzden, ne kadar kazanmışsanız, diğer boyutta bulunan vücudunuzdaki alandan bir o kadar De maddesi ayrılacak ve diğer kişiye nakledilecektir. Ve De maddesi, maddi çıkarlar veya para ile takas edilebilmektedir. Yani bir başka deyişle, bir kişi bir şeyler kaybetmeye zorlandığında, diğer taraf bunu telafi edecektir. Sıradan insanlar bunu göremezler. O yüzden de, kötü şeyler yapmaya cesaret ederler. Birçok kişi iş yaparken başkaları tarafından aldatılıyor veya kaybetmeye zorlanıyor. Fakat bütün bunlar yanlış bir şey yaparak De kaybetmelerinin sonucu olarak başlarına gelmediyse, o zaman belli bir süre sonra, aynı miktarda bir karşılık kazanacaklardır. Ve bu, başkalarına zarar veren kişilerin zorla yaptıklarının bir tazminatıdır, fakat insanlar genelde bunun tesadüf olduğunu veya kendi çabalarının sonucu olduğunu düşünürler. İnsanlar gerçek sebepleri göremezler. Sizlere burada De'nın son derece değerli olduğunu ve herhangi bir şeye dönüşebildiğini anlatıyorum. Bilim bunu göremediği için, insanlar bütün bu şeylere inanmıyor ve insanların ahlak standardındaki şiddetli düşüşün sebeplerinden biri de budur. Fakat bu evrende bulunan devasa ve büyük maddeler ve yüksek seviyeli canlılar, evrendeki her şeyi, gerçekten dengelerler. Kaybetmemeniz gereken bir şeyleri kaybettiğinizde, bunun telafisini elde edersiniz veya karşılığını alırsınız. Kişi, kaybetmek istemese bile kaybedecektir, çünkü diğer tarafta bulunan şey işbaşındadır. Daha önceden bahsetmiş olduğum şey, bununla ilgili basit bir örnek idi. Aslında, mağdur olan kişi bundan daha fazlasını kazanır. Bazen kötü bir olay yaşamanın, ille de kötü bir şey olmak zorunda olmadığını söylememin nedeni budur. Geçmişte, eski insanlar, özellikle Çin'de yaşayan eski halk şöyle derdi: Şu anda birazcık zorluk yaşıyorsun ve bir süre sonra iyi olacaksın." Gerçekten de böyledir. İsa, "Bir kişi sol yanağınıza vurduğunda, ona sağ yanağınızı uzatmalısınız" demişti. Bazı insanlar bunu anlayamazlar. Aslında günümüzde Katolik ve Hıristiyan dininden olup bunu anlayamayan çok sayıda insan vardır. Peki, bunun ardında yatan mantık nedir? İsa bu konu hakkında sadece yüzeysel seviyede konuşmuş ve bunun daha derin anlamını açıklamamıştı. Aslında bir kişi size vurduğunda size De vermekte ve geçmişte yaptığınız kötülüklerden kaynaklanan karma'yı yok etmeniz konusunda size yardımcı olmaktadır, demek istemişti. O durumda size vuran kişi henüz tam olarak sakinleşmemiş olduğu için, eğer ona diğer yanağınızı uzatır ve vurmasına izin verirseniz, karmanızdan kurtulma ve De verme konusunda size yardımcı olmuyor mudur? Acı çektiğiniz [bir şeylere katlandığınız] zaman, vücudunuzdaki karma yok olmaktadır. Tüm insanlar karma yaratır. Bazı insanlar birilerini öldürmüş, birilerine saldırmış, birilerine küfretmiş, birilerinden nefret etmiş veya birtakım kötü şeyler yapmıştır ve bunların hepsi karma ile sonuçlanır. Bu karma siyah bir maddedir ve varlığını insan vücudunun etrafında sürdürür. Bu madde, bir kişinin acı çekip çekmeyeceğini veya hastalanıp hastalanmayacağını, sorunlar ile karşılaşıp karşılaşmayacağını; iş konusunda başarılı olup olmayacağını, başkaları tarafından saldırıya veya küfre maruz kalıp kalmayacağını veya bunlar gibi çok ama çok çeşitli türlerde acılar çekip çekmeyeceğini belirler. Bütün bunlara "karma" sebep olur. Bir kişi size vurduğu veya sizi suistimal ettiği zaman, size bunu yapan kişiden sadece De maddesi geçmez; buna ek olarak, o sıkıntıyı çektiğiniz süre içerisinde, sahip olduğunuz siyah madde, De maddesine dönüşür. Dolayısıyla bir olay, iki sonuç verir. Sıradan bir kişi, iki açıdan kazanç elde etmeyi başarmış olur. Fakat bir uygulayıcı için bu durum geçilmesi gereken bir testtir. Eğer bu zorlu sınamayı geçerse, xinxing'i gelişecektir. Ve xinxing'in yükselmesi, o kişinin seviyesinin yükseleceği anlamına gelir. Dolayısıyla gong'u yükselecek ve sahip olduğu De maddesi gong'a dönüşmüş olacaktır. Şu anda, prensibi tam olarak açıklamış oldum, fakat uygulamanız içerisinde bu konuda başarılı olup olamayacağınız size bağlıdır.

Aslında ben sizlere sadece Fa'yı aktarmıyorum. Bugüne kadar kimsenin yapmadığı bir şey yaptım. İnsanoğluna gerçekten de, cennete giden bir merdiven bıraktım. Bu Yüce Fa'yı takip ederek xiulian uyguladığınız müddetçe, Tamamlanmaya kesinlikle ulaşacaksınız. Geçmişte hiç kimse bu Fa'yı öğretmedi -sıradan insanlar arasında öğretilmesi söz konusu bile değildi. Eğer buna inanmıyorsanız, ister Çin'de olsun ister diğer ülkelerde, antik zamandan günümüze kadar olan tüm kitapları karıştırabilirsiniz. İster Tao Te-Ching olsun, ister İncil veya Kutsal Budist Yazıtlar -onların hiçbiri, cennetin tüm sırlarını ifşa ederek Fa'yı bu şekilde öğretmemiştir.

Sakyamuni bir Buda'dır ve insanlar Sakyamuni'nin ardında bıraktığı şeyin Buda Fa olduğuna inanmaktadır. Fakat Buda Sakyamuni'nin kendisi: "Hayatım boyunca ardımda hiçbir Fa bırakmadım" demiştir. İnsanlar onun ne demek istediğini anlamamıştır, o yüzden de Zen Budizm'i hiç bir Fa'nın olmadığını iddia etti. Zen şöyle düşündü: eğer Buda Sakyamuni bile ardında bir Fa bırakmadıysa, o zaman bunu hiç kimse yapamaz -kim bu Buda Fa'dır derse desin; onun hakkında konuşmak yasaklandı, hiçbir şey Buda Fa'yı dile getiremezdi. Bu tamamen, yanlış yönlendiren bir anlayış idi. Peki o zaman Buda Sakyamuni bunu söylerken ne demek istemişti? Buda Sakyamuni bir Tanrı idi ve insanları kurtarmak için insan toplumu içerisine reenkarne olmuştu. Tamamlanmaya ulaştığı an, bir Buda haline geldi; o yüzden, sarf ettiği cümleler Buda doğası barındırıyordu. Öğretmiş olduğu şeyler, xiulian uygulamasına sistematik biçimde rehberlik edebilecek olan "Buda Fa" olmasa da, kendisinde Buda doğası taşıyan cümleler, o seviyedeki Fa prensipleri ile benzerlikler gösterir. Fakat o, sistematik evrenin temel Fa'sı değildir. Ayrıca daha sonraki kuşaklar tarafından derlenen kutsal Budist yazıtları aslında bölünmüştür ve onlar sistematik değildir. Durum gerçekten de budur. Buda Sakyamuni, 2,500 yıldan fazla bir zaman önce söylemiş olduğu cümleleri, doğrudan o dönemin insanlarına yöneltmişti. Ve Sakyamuni bugünün insanlarının ne durumda olacağını da görmüştü. O yüzden, o zamanlar, öğretmiş olduğu Fa'nın, Dharma'nın son döneminde herhangi bir işe yaramayacağını söylemişti. Aslında günümüz insanları, Buda Sakyamuni'nin söylemiş olduğu şeyleri artık anlayamamaktadır.

Aynı şey Batı dinindeki İncil için de geçerlidir: insanlar artık onu da anlayamazlar; çünkü günümüz insanlarının zihni çok karışık bir hale gelmiştir. İnsanlar onu her türlü şekilde anlıyorlar -ve bütün bunlar duyguları ve önlerinde duran çıkarları temelinde gerçekleşiyor- bu yüzden günümüz insanları, onun gerçek iç anlamlarını anlamamaktadır.

Herkese, Zhuan Falun kitabının gerçekten çok değerli olduğunu söyleyeyim. Sıradan insanlar arasındaki başka hiçbir kitap onunla mukayese edilemez. Çünkü o bir xiulian kitabıdır, insanları Tamamlanmaya ulaştırma konusunda onlara rehberlik edebilecek olan çok ciddi "Yüce Fa"nın kitabıdır. Az önce bazı insanlar, Zhuan Falun'u eline alıp okumaya başladığında, her bir kelimenin altın renginde bir ışık gibi parladığını söylemişti. Eğer uygulamanıza gayretli bir biçimde devam edebilir ve Tamamlanmaya ulaşana kadar azimli kalabilirseniz, o zaman, azimle çaba gösterdiğiniz o süreç içerisinde, sıradan insanların göremeyeceği veya deneyimleyemeyeceği birçok ama birçok algılayış görecek ve deneyimleyeceksiniz. O noktada, bu kitabın aslında ne olduğunun farkına varacaksınız. Ben burada onun hakkında ne kadar konuşursam konuşayım, bu hala sadece benim konuşmamdır. Eğer bunun hakkında daha fazla konuşursam, kulağa inanılmaz gelmeye başlayacaktır. O yüzden eğer bunu kendiniz anlar ve kendiniz tasdik ederseniz, daha iyi olur. Ben sizlere sadece bu Fa'nın aşırı derecede değerli olduğunu söylemek istiyorum.

Ben bu Fa'yı aktarmaya başlarken, çok sayıda yüksek seviyeli varlık ile çok sayıda yüce aydınlanmış varlıklar, beni bunu yapmaktan alıkoymaya çalıştı ve bana: İnsanların ahlak seviyesi bu noktaya kadar düştü ve sen hala onlara böylesine iyi bir şeyi açıklamak istiyorsun. İnsanlığın en iyi olduğu dönemde bunu yapmadın ve bunu şu anda halka açıklıyor ve aktarıyorsun" dediler. Tanrıların hepsi bu şekilde düşünüyorlardı. Fakat şunu bir düşünün. Ben sadece karma ve De hakkında konuştum. Karma ve De, insanlar reenkarne oldukça onlarla birlikte taşınır. Bir insan kendi hayatından -kendisini reenkarnasyon döngüleri boyunca takip eden bu şeylerin dışında -hiçbir şey götüremez. Reenkarnasyondan bahsedecek olursak, sizlere şunu söylemek istiyorum; dinler insanların ölümden sonra diğer boyutlara gideceğinden bahseder. Özellikle de Doğu dinleri, altı yollu reenkarnasyon döngüsünden bahseder. İnsanlar gerçekten de reenkarne olabilirler. Bu doğrudur. Xiulian dünyasında bu konuda herhangi bir şüphe yoktur ve hepsi bu kavramı net bir şekilde anlar. Peki niçin reenkarnasyon var? Şöyle söyleyen insanlar vardır: "İnsanlar öldüğünde her şey biter, öyle değil mi?" Ölen şey, doğumun ardından insan gıdaları yemekten dolayı gelişen kısımdır; "İnsanın hayatının kendisi" ölmez.

Bunu günümüz insanlarının anlayabileceği bir biçimde ortaya koymak için, şunu bir düşünün: İnsan bedeni, moleküler parçacıklardan oluşan yüzey-katmanı maddelerinden oluşmuştur. Bu kadarı herkes tarafından bilinmektedir. Dünya gezegeninin etrafını saran hava; tahta ve çimento, demir, binalarda bulunan çelik gibi her şey, farklı moleküler parçacıklardan oluşan yüzey-maddeleridir. Ardından, moleküller atomlardan oluşur ve atomlar da nötronlardan, elektronlardan ve çekirdeklerden oluşur ve çekirdeklerden daha aşağı inildiğinde, çekirdekleri de quarklar oluşturmaktadır ve onlar da nötrinolardan oluşur. Eğer daha da aşağı doğru eşelerseniz, insanlar orada ne olduğunu bilmiyorlar. İnsanlar öldüğü zaman yüzeydeki fiziksel boyutta bulunan moleküllerden oluşmuş etten-kemikten vücut değiştirilir- aynen bir kişinin elbisesini soyması gibi. Ve vücudun atomlardan, çekirdeklerden ve quarklardan daha küçük parçacıklardan oluşan kısımları, hiçbir şekilde ölmez. Onların yüzeydeki vücut ile birlikte ölmeleri imkân dâhilinde değildir. Bir düşünün: Atom çekirdeği bölündüğü zaman nükleer bir patlama gerçekleşir. Bir insan öldüğünde, atom çekirdeğinin bölünmesine sebep olabilecek kadar büyük bir güç var olabilir mi? Günümüz bilimi atom çekirdeğini bölmeye niyetlendiğinde, bu değişimin gerçekleşebilmesi için, yüksek ısıya ve büyük bir güce ihtiyaç duyar. Sıradan bir insan vücudu, bu patlamanın gerçekleşmesini sağlayacak kadar güçlü bir enerjiye nasıl olur da sahip olabilir? Ölü yakma yerlerinin ısısı, kesinlikle, atom çekirdeğinin parçalanmasını sağlayabilecek kadar yüksek değildir. Yani bir başka deyişle, insan bedenini oluşturan daha mikroskobik maddeler, ölü yakma fırınının ısısı ile yok edilemez. Eğer vücudunuzdaki atom çekirdeklerini hakikaten parçalayabilseydi nükleer bir patlama gerçekleşirdi. İnsan bedeninde bulunan nükleer materyaller patladığında, büyük bir şehrin yok olmasına sebep olurdu. O bir atomdur ve sahip olduğu enerji devasadır. Peki, niçin bugüne kadar bu gerçekleşmedi? Bu durum bize, insan bedeninde bulunan elementlerin yok edilmediğini anlatmaktadır.

Bildiğiniz gibi, çekirdekler ve atomlar, insanların bildiği kadarıyla, oldukça radyoaktiftirler. Yani bir başka deyişle, onlar bir tür enerjidir. Fakat aslında maddeler daha da mikroskobik olmayı sürdürürler -mesela quarklar gibi; onlar atom çekirdeklerinden daha güçlü bir radyoaktif enerjiye sahiplerdir. Ve hiç kimse nötrinoların sahip olduğu radyasyonun, quarkların enerjisinden kaç kat daha fazla olduğunu bilmemektedir. Parçacık ne kadar küçük ise, sahip olduğu enerji bir o kadar fazladır. Sizlere şunu söyleyebilirim ki, sizin geliştirmekte olduğunuz gong, güçlü atomlar, nötronlar ve çok daha mikroskobik parçacıklar içermektedir. Geliştirdiğiniz gong niçin hastalıkları iyileştirebiliyor? Niçin insan vücudunu değiştirebiliyor? Niçin uygulayıcılar çok sayıda mucize sergileyebiliyorlar? Çünkü gong ve süper normal yetenekler, bu yüksek enerjili maddelerden oluşmaktadır. Dahası, doğru ve erdemli bir Fa'nın rehberliğinde geliştirilen bu maddeler canlıdır ve onlar merhametli bir doğaya sahiplerdir. Onlar uygulayıcının ana bilinci tarafından kontrol edilirler ve uygulayıcının zihni tarafından yönlendirilirler. Fakat onlar, bilimsel yöntemler kullanılarak gerçekleştirilen nükleer patlamalar sonucu oluşan o kötü ve yok edici etkilere benzemezler. Bilimsel yöntemler ile gerçekleştirilen bir atom bombası patlaması yoluyla etrafa yayılan güç, çok kötüdür. O güç, belirli bir doğrultuda ilerlemez. İnsanoğlu ve diğer canlılar için zararlıdır; ayrıca insanların yaşam ortamları açısından yıkıcı bir rolü vardır. Fakat tam tersi, xiulian uygulayıcılarının vücutlarından yayılan enerji bilinçlidir ve pozitif bir etkiye sahip olabilir. Bir defasında, Çin Bilimleri Akademisinden uzmanlar, bir değerlendirme tahmini yapmak için üzerimde bir test gerçekleştirdiler ve ben Fa'yı öğretirken vücudumdan yayılan bir enerji maddesi tespit etmeyi başardılar. Çin Bilim Akademisine bağlı Yüksek Enerji Fiziği Enstitüsü, yüksek enerji fiziği araştırmalarında uzmanlaşmıştır. Konferans salonunun dört tarafına da cihazlar yerleştirdiler. Ayrıca salonun ortasındaki çeşitli noktalara da bu cihazlardan koydular. Bu cihazlardan birisi, Fa'yı öğrettiğim masanın önüne de yerleştirildi. Bu test esnasında vücudumdan yayılan enerjinin çok güçlü nötronlar ve atomlar barındırdığını tespit ettiler. Tabii ki bu durum, yaptıkları testte sadece o noktaya kadar ulaşabilmiş olmaları idi çünkü daha mikroskobik maddeler için gereken donanıma sahip değillerdi. Onları asıl şaşırtan şey ise, yaydığım enerji alanının eşit biçimde yayılması idi ve enerji yönlendirilebiliyordu. Bugünkü bilimsel araştırmalarda, nükleer bir maddenin etrafa yayılması durumunda, belirli bir yöne sahip olmadığı bilinmektedir ve hiç kimse onun hangi yöne doğru dağılacağını bilmemektedir. Ayrıca, patlama noktasına doğru yaklaştığınızda güçlü, patlama noktasından uzaklaştığınızda ise daha zayıftır. Radyasyon, etki alanı içerisinde bulunan her şeye zarar verir. Yani net bir biçimde söylemek gerekirse, modern bilim kusursuz değildir ve ona körü körüne inanmak insanoğluna çok büyük zararlar verecektir.

Az önce insan hayatının, fiziksel vücut ile birlikte ölmediğini açıkladım, dolayısıyla, insanın taşıdığı ruh, bu boyuttaki fiziksel vücudun ölmesiyle birlikte serbest kalır. O aslında farklı bir boyutta idi ve insan bedeni ile bu boyutta, sadece doğum anında kaynaşmıştı. Bu boyutta bulunan fiziksel vücut öldüğünde, ruh serbest kalır. Bu nedenle, dinlerin bahsetmiş olduğu yeniden doğum döngüsü gerçektir. Bir yaşam, yeniden doğum döngüsü içerisinde yeniden reenkarne olabilmektedir. Bir kişi, sürekli bir biçimde insan olarak reenkarne olabilir veya bir nesne, bir hayvan veya daha yüksek seviyeli bir canlı veya herhangi bir şey olarak bile reenkarne olabilir.

Budizm, aralarında Göksel Görüş Gücü; Bilgelik Görüş Gücü; Fa Görüş Gücü ve Buda Görüş Gücünün de bulunduğu beş gücün kilitlerinin açılmasından bahseder. Fa Görüş Gücünüz açıldığında, gözlerinizin önünde duran dünya, şu anda buradaki dünya gibi olmayacaktır. Peki, o halde nasıl bir dünya olacaktır? Gözlerinizin [kendi seviyeniz içerisinde] herhangi bir maddeyi doğrudan görebildiğini ve çok daha mikroskobik olan maddeleri gözlemleyebildiğini keşfedersiniz. Tüm nesnelerin canlı olduğunu görürsünüz. Bu nesneler onları görebildiğinizi anladığında, sizinle temas kurarlar -sizinle lisan ve düşünce kullanarak temas kurarlar. Bazı sıradan insanlar, bunun doğru olamayacak ve anlamsız bir şey olduğunu düşünebilir. Elbette ki, bunlar xiulian meseleleridir ve bunlar Falun Dafa uygulayıcılarına öğretilmektedir. Sizler hepiniz uygulayıcılarsınız ve ben sıradan insanlara konuşmuyorum; bütün bu şeyleri sıradan insanlara keyfi bir biçimde anlatamazdım. Çok sayıdaki normal insan bunlara inanmazdı.

Dolayısıyla, o durumda, bir nesnenin hayatının, daha önceden bir insan şeklinde var olabilmiş olduğunu keşfedersiniz; ölmüş ve ardından da bir nesne olarak reenkarne olmuştur. Bu noktada, bir şey söylemek istiyorum. Bir insan reenkarne olurken, kendisiyle birlikte sadece De taşımaz. Sahip olduğu karmayı da kendisiyle birlikte taşır. Günümüz insanlarının ahlakı düştükçe, insanlar giderek daha az miktarda De'ya ve çok daha büyük miktarda karmaya sahip oluyorlar. Yaşamlar birbirlerine bu şekilde reenkarne oldukları için, şu anda bir göz attığınızda, sadece insanların değil, nesnelerin de karmaya sahip olduğunu görürsünüz. Bir hayat yeniden doğuş döngüsü içerisinde reenkarne olurken, bu karmayı kendisiyle birlikte götürür. O nedenle, herhangi bir madde, kişinin hasta olmasına sebebiyet verebilen bu karmaya sahip olabilir. Karma, insanların yaşadığı bu boyut içerisinde, kendisini mikroskobik virüsler olarak gösterir. Günümüzde karma o kadar fazladır ki, herhangi bir şey karmaya sahip olabilmektedir. Belki biliyor olabilirsiniz, eskiden Çinli çiftçiler tarlada çalıştığı esnada elini kestiğinde, yerden bir parça toprak alır, yaranın üzerinde gezdirir ve sonra da umursamaz, unutur giderdi. Kısa bir süre içerisinde o yara iyileşirdi. Fakat günümüzde, bir yeriniz kesildiğinde mineral içeren bir toprağa dahi dokunmamanız sizin için daha iyi olacaktır. Sıradan bir insan en ufak bir dokunuşta dahi enfeksiyon kapabilir ve yaranın iltihaplanmasına sebep olabilir -ve hatta tetanozdan bile ölebilir. Peki, bunun sebebi nedir? Bu durum, günümüzdeki toprağın karma ile dolup taştığını göstermektedir. O yüzden, bir kişi Dünya gezegenine daha yüksek bir boyuttan baktığında, her yerde dalga dalga karma görünmektedir. İnsanların fiziksel gözleri bunu göremediği için, onlar her şeyin iyi olduğunu düşünmektedir.

Herkes grip hastalığının ne olduğunu biliyor, öyle değil mi? Aslında grip, yüksek yoğunluklu bir karma kütlesinin bir bölgeden geçmesiyle birlikte patlak verir. Kanser, AIDS ve bunun gibi hastalıklar zarar verici karmik hastalıklardır ve belirli hedefleri olan hastalıklardır. Mesela AIDS, önüne gelenle cinsel ilişkiye girme durumunu ve homoseksüel davranışları hedeflemektedir -ve onlar çok daha yüksek yoğunluğa sahip olan karmadır. Genel anlamda konuşacak olursak, daha fazla karmanın var olduğu yerlerde, insanlar hastalığa yakalanacaklardır. Hangi bölgede yüksek-yoğunluklu karma var ise, orada salgın hastalıklar ortaya çıkacaktır. O bölge, insanlar tarafından yaratılmış olan büyük miktardaki karma yüzünden, sorunlar yaşayacaktır.

Peki, niçin bu konu hakkında konuşuyorum? İnsan ahlakının çok büyük bir hızla düştüğünü görüyorum ve eğer bu durum devam ederse, insanoğlu çok daha büyük bir tehlike ile karşı karşıya kalacaktır. Eğer cennetlerde bulunan Tanrılar, insanları artık insan olarak görmez ve onların artık insan olmadığını düşünürlerse, işte o zaman gerçek tehlike yakındır. İnsanlar insan gibi davranırlar -bir insan biçimine sahip olmak, bir kişinin insan olması için yeterli değildir. Netice itibarı ile maymunlar da insanlar ile benzer bir forma sahiptir. Eğer insanlar, insanoğluna özgü ahlak norm ve standartlarına sahip olmazlar ise, Tanrılar onları artık insan olarak adlandırmazlar ve o durumda da, insanoğlu çok büyük bir tehlikenin içerisinde olur. Çünkü insanlar hem Tanrılar tarafından yaratılmıştır hem de Tanrılar tarafından yönetilirler. İnsanoğlunun hakiki kültürü, Tanrıların isteklerine göre ortaya çıkmıştır. İnsanoğlu insanlara özgü standartlardan saptığı zaman, Tanrılar onları yok eder. Olayların akıntısı ile birlikte sürüklendikçe, insanoğlunun her şeyi -ve de kendilerini- bilmeden daha da kötü bir hale getirdiklerini ve toplumun bozulmasına yol açtıklarını görüyorum. En fazla göze çarpan şey ise, insan ahlakını bozup, kirletmeleridir. Şu anda kendisini en fazla gösteren tezahür biçimi, kültürün nasıl da şeytani bir hale dönüşmüş olduğu ve insan doğasını nasıl da adi bir hale getirdiğidir. Bunun neticesinde toplumda organize suçlar, uyuşturucu kullanımı, uyuşturucu satışı, önüne gelenle cinsel ilişkiye girmek ve homoseksüellik baş gösteriyor. İnsanlar yalanlar ve sayısız ahlaksızlıklar denizinde boğuluyorlar. Günümüzde, sabıkalı çete liderleri dahi övülerek göklere çıkarılıyor. Bunun gibi birçok ama birçok şey var. Hepiniz bir düşünün: Bu normal midir? İnsan kavramları ne kadar da değişmiş! Ve sadece bu konularla da sınırlı değil. Toplumun tüm farklı kesimlerindeki insanların zihinlerinde çok güçlü bir şeytan doğası bulunuyor. Ben bu Fa'yı, insanları bu tehlikeden kurtarmak ve xiulian uygulama yoluyla onların kurtulmalarını sağlamak amacıyla öğretiyorum. Eğer gerçek anlamda sonuna kadar xiulian uygulayabilirseniz, sizlerin Tamamlanmaya ulaşmanızı gerçekten sağlayabilirim.

Şu anda toplumda var olan birtakım olaylardan bahsetmiş oldum. Şu an toplum için bir şeyler yapmak istiyorum gibi bir şey söz konusu değildir; böyle bir düşünceye sahip değilim. Fakat bununla birlikte, bu "Fa" insanları kurtarmayı başarabilir; O, insanlara iyi olmayı öğretmektedir ve o sizin xinxing'inizi ve en temel doğanızı hakikaten yükseltip geliştirebilir. O yüzden, xiulian uygulamayan çok sayıda insan olsa da, insanlar bu Fa'nın öğretilerini öğrendiğinde, iyi insanlar olmaya çalışacaklardır. İnsanlar, eğer kötü insanlar haline gelirlerse ne gibi zararlara maruz kalacaklarını öğrendiklerinde, (alkış) iyi insanlar olmaya çalışacaklardır. Yani bu, gerçek bir Fa topluma açıklandığı zaman, topluma fayda sağlayacağı muhakkaktır anlamına gelir.

Yıllardır Fa'yı öğretirken, şu prensibe her zaman için sadık kaldım: Bunu insanlara ve topluma karşı olan sorumluluk duygusu ile yapıyorum. Hiçbir şeyi asla düşüncesizce yapmadım. Sizin de bildiğiniz gibi, Singapur'a ulaşmak ve Fa'yı yaymak için uzun bir yol kat etmek zorundaydım, fakat sizden tek bir kuruş bile istemiyorum. Kısa bir süre sonra buradan ayrılacağım ve size sadece bu Fa'yı bırakacağım. Birçok uygulayıcı bana şunu sordu: "Shifu bu evrende kayıp yoksa kazanç yoktur ilkesi var; bir kişi kazanmak için kaybetmek zorunda ve kişi kaybetme sürecinde kazanır. Fakat xiulian uygulamak kişinin kendi çabasına bağlı iken gong Shifu'ya bağlı olduğundan, siz bizi, bizden hiçbir şey istemeden kurtarıyor ve bize çok sayıda güzel şeyler veriyorsunuz. Bize Fa'yı aktarıyorsunuz; uygulamamızı yaparken bize göz kulak oluyor ve bizi koruyorsunuz; karmamızı yok etme konusunda bize yardım ediyorsunuz; vücutlarımıza birçok ama birçok şeyler yüklüyor ve diğer boyutlarda bizler için sayılamayacak kadar çok sorunu çözüme kavuşturuyorsunuz -peki o zaman ne istiyorsunuz?" diye soruyor. Ben de hiçbir şey istemediğimi söylüyorum. Ben sizlerden farklıyım, çünkü ben bunu özellikle yapmaya geldim. Eğer benim ne istediğimi soruyorsanız, ben sadece sizlerin kalbini görmek istiyorum -xiulian uygulamak için atan ve iyiliğe özlem duyan kalbi. (Alkış )

Çok fazla zamanınızı aldım, öyle değil mi? (Shifu gülüyor) Eğer hala zaman varsa, birazcık daha konuşabilirim. Budalığı geliştirmek için, çok ama çok sayıda yöntem bulunmaktadır. Hepiniz biliyorsunuz ki, sizin uygulamakta olduğunuz Falun Gong, Buda Okulu prensiplerine dayandırılmıştır -sadece onu öğretmek için, geçmişte Sakyamuni'nin kullanmış olduğu dili kullanmıyorum ve bunu yapabilmem de olanaklı değildi. Çünkü bugünün dili farklıdır. O yüzden Fa'yı ve uygulamamızı öğretmek için, sadece şu anki insan dilini kullanabilirim. Benim bugün öğretmekte olduğum Fa, bir zamanlar Buda Sakyamuni'nin öğretmiş olduğu Buda Fa'dan farklıdır. Peki neden? Çünkü benim uygulayıcılara öğrettiğim uygulama yöntemi ve uygulamayı hedef alan şeyler, geçmişteki şeyler değildir. Uygulayıcıların xinxing'i ve seviyeleri için daha yüksek gereksinimler bulunmaktadır ve Meyve Konumları daha yüksektir, çünkü benim öğrettiğim şey evrenin en mutlak Yasası -Fa'dır. Buda Sakyamuni'nin o zamanlar sarf etmiş olduğu kelimeler Buda doğası barındırıyordu; söyledikleri şeyler evrenin en temel Fa'sı veya evreni yaratmış olan en mutlak gerçeklik olmasa da, onların belirli bir seviyedeki Buda Fa olduğu söylenebilir. Evrendeki en yüksek hakikat Zhen-Shan-Ren'dir. Tüm maddeler -çelik, demir, tahta, kaya, hava, su ve toprak gibi tüm maddeler ve buna tüm mikroskobik maddeler de dâhil- sahip oldukları en orijinal elementlerden başlayarak en yüzeydeki maddelerine ulaşıncaya dek -tamamı Zhen-Shan-Ren doğasına sahiptir. Zhen-Shan-Ren evrenin tamamındaki tüm canlıları ve tüm maddeleri kapsar ve o, evrenin en mutlak olan doğasıdır. Modern zamanın en yalın dilini kullanarak gerçeği en net biçimde açıklamış oldum. Dafa bir piramit gibidir, zirveye doğru gidildikçe daha basit bir hale gelir ve aşağı doğru inildikçe devasa ve daha karmaşık bir hale gelir. O yüzden, insanlar ve evrenin daha aşağı seviyeleri, karmaşıktır. En zirve noktada -Buda Fa'nın en zirve noktasında- o, üç kelimeyi içeren Zhen-Shan-Ren'dir. Evrende var olan en yüksek seviyeli maddeler ve elementler Zhen-Shan-Ren'den -evrenin ruhundan, evrenin doğasından, Buda Fa'nın gerçek özünden oluşmuştur. Geçmişte bu en büyük sır idi. Çok sayıda yüksek seviyeli varlık dahi bunu bilmiyordu. Sizlerin de gördüğü gibi, kitabımda her ne kadar cennetin birçok sırrını ifşa etmiş olsam da, onları keyfi olarak açıklamadım. Eğer ben Li Hongzhi cennete ait sırları keyfi şekilde açıklasaydım ve amaçsızca konuşsaydım ve bunun ardından herkes mutlu olsaydı ve hepsi sadece bu kadar olsaydı veya sizler bunu sanki sadece elde ettiğiniz birtakım bilgilermiş gibi algılasaydınız, o durumda ben burada cennetin prensiplerini baltalıyor olurdum. Eğer durum bu olsaydı, Li Hongzhi burada tek bir gün bile duramaz ve cezalandırılırdı. Ve hiç kimse onun nerede olduğu bilemezdi. Fa'yı öğretirken herkese karşı sorumluyum; işte bu yüzden sizler yukarı seviyelere doğru uygulama yapabilirsiniz. Yani bunu gerçekten telaffuz edecek olursak, insanlara karşı durmaksızın sorumluluk taşımaktayım ve hakikaten kendisini oldukça iyi geliştiren çok sayıda insan var. Yani bu durum, benim şu anda yapmakta olduğum şeyin bir amaç olmaksızın yapılan veya bir anda düşünülüp saygısızca yapılan bir şey olmadığını gösteriyor. Aslında, bu olay tarihte uzun bir zaman önce düzenlendi ve yapılan hazırlıklar çok uzun sürdü. Sizler bugün burada oturabiliyor ve Fa'yı dinleyebiliyorsunuz; bunu karmik bir ilişkiye sahip olmaya borçlusunuz ve işte fırsatınız elinize ulaştı. İnsan dünyasında kaç defa reenkarnasyondan geçmiş olursanız olun, bugün fırsatınız sizlere ulaştı. Ve sizin Fa'yı elde edebilmenizin sebebi işte budur.

Her ne kadar, Buda Sakyamuni bu evrenin gerçekte ne kadar büyük olduğunu görememiş olsa da, ya da evrenin ne kadar mikroskobik olabileceğini görememiş olsa da, görmüş olduğu şey aslında oldukça mikroskobik idi. Bir kum taneciğinin içerisinde 3,000 dünya olduğunu görmüştü. 3,000 dünya ile ne kastediliyor? Örneğin Buda, Samanyolu galaksimiz içerisinde, içinde cennet ve dünyayı barındıran 3,000 insanoğlu sistemi olduğunu, Tanrıların ve Budaların bulunduğu yaşam sistemlerinde insanlarınki gibi toplumlar olduğunu gördü. Her bir dünyada, içerisinde göksel varlıklar ile dünyasal insanların var olduğu sistemler ve sayılamayacak kadar çok canlı vardı. Buda, her bir kum taneciğinin içerisinde bunun gibi 3,000 dünya olduğunu söyledi. O zaman bir düşünün: Sakyamuni'nin tanımlamış olduğu şey oldukça mikroskobiktir ve çok olağanüstüdür. Bu, gerçek olamayacak kadar fantastik bir şey değil midir? Sizlere şöyle bir örnek vereyim. Dünya, güneşin etrafında dönmektedir ve şu anda bilim adamları, elektronların, atom çekirdeklerinin etrafında aynı şekilde döndüğünü keşfetti. Bu durumun, dünyanın güneş etrafında dönmesinden ne gibi bir farkı vardır? Aynıdırlar. Bir elektron dünya gezegeni kadar büyütülürse, onun üzerinde de yaşamlar olduğunu, hangi sayıda canlı olduğunu ve bu canlıların nasıl bir biçim taşıdığını görürsünüz. Daha mikroskobik seviyelerde, daha mikroskobik yaşamlar bulunmaktadır. Sakyamuni, bir kum tanesinin, içinde 3,000 dünya barındırdığını söylemişti. Eğer Sakyamuni'nin öğretmiş olduğu bu teoriyi takip ederek bu şekilde ilerlemeyi sürdürürsek -yani, sadece tek bir kum taneciğinin içerisinde 3,000 dünya olduğu teorisini- bu tek bir kum tanesinin içerisindeki 3,000 dünyada insan dünyasında olduğu gibi nehirler, akarsular, denizler ve okyanuslar olduğu doğru değil midir? O zaman o nehirlerde, akarsularda, deniz ve okyanuslarda da kumlar yok mudur? Ve onlardaki kum tanecikleri, içlerinde 3,000 dünya barındırmıyorlar mıdır? Dolayısıyla bu mantık sürdürülürse, o kumun içerisindeki kumda da 3,000 dünya yok mudur? Ben onların sayılamayacak kadar çok olduğunu gördüm, onları saymanın hiçbir yolu yoktur. Ve daha da yüksek seviyelerde bulunan yüce aydınlanmış varlıkların hepsi, canlıların ve maddenin çok fazla mikroskobik bir hale ulaştığına ve bunun bir sonunun olmadığına inanır. Peki, madde ne kadar mikroskobik olabilir? Çok yüksek seviyelerde bulunan Tanrılar ve Budalar bile onun orijinini -maddeyi biçimlendiren kaynakları- görmeyi başaramazlar. Bu anlamda, insanoğlunun sahip olduğu bilim, daha ilkokul seviyesine bile ulaşmamıştır! O, sonsuza dek karanlıkta kalacaktır ve o, Buda Fa ile birlikte aynı anda telaffuz dahi edilemez. Modern bilim sadece atom çekirdekleri ile quarklar ölçüsündeki parçacıkları anlayabiliyor. Bilim sadece atom çekirdeklerinin ve quarkların farkına varabiliyor; aslında onları görebilmesinin herhangi bir yolu yoktur; yeterince güçlü mikroskoplara sahip değildir. Daha bir dakika önce, Buda Sakyamuni'nin maddenin orijinal kaynağını görmediğini söylememin nedeni budur; ayrıca Sakyamuni, evrendeki en büyük maddelerin neler olduğunu da görememişti. O yüzden: "Evren o kadar büyüktür ki dışı yoktur ve o kadar küçüktür ki içi yoktur" diye konuşmuştu. Yani, bu evren o kadar büyüktür ki, hiçbir sınırı yoktur ve o kadar küçüktür ki, madde ne kadar küçük olabilirse olsun herhangi bir sonu yoktur demek istemişti. Rulay seviyesindeki bir Buda oldukça göz kamaştırıcıdır ve bu noktaya kadar görebilse de, hala nihai sonu göremez.

Yani bu, şu anlama geliyor: bu evren büyüktür ve genişlemektedir. Sahip olduğu bileşen madde devasa ve karmaşıktır. O zaman maddenin orijinine gelince, aslında o artık "madde" olarak isimlendirilemez. Orijinal elementleri en baştaki [ilk] maddeye dönüştüren şey, Fa Gücü veya Zhen-Shan-Ren doğasıdır; ve bunlar sırasıyla, Zhen-Shan-Ren yoluyla maddelerin katman katman, farklı seviyelerini biçimlendirirler; ta ki en sonunda maddenin en geniş katmanını oluşturana dek -en başından başlayıp atomlara, quarklara, atom çekirdeklerine, moleküllere ve şu anda insanların kavradığı yüzey maddeleri oluşturana dek. Onların hepsi, Zhen-Shan-Ren doğası tarafından birleştirilirler. Bu nedenle, bu evrenin en mutlak gerçeği, Zhen-Shan-Ren'dir. Ve o, Buda Fa'nın özüdür.

Bu üç kelimeyi telaffuz etmek kolaydır, fakat bu Fa genişlediğinde, hakikaten ölçülemez bir büyüklüğe sahiptir. Zhen, farklı seviyelerde çok ama çok sayıda prensibi barındırmaktadır -aynen Shan ve Ren gibi. Onlar da farklı seviyelerde çok ama çok sayıda prensipleri kapsarlar. Zhen, sıradan insan seviyesinde, iyilik, doğruluk, görgü, bilgelik, güvenilirlik ve birçok başka insani prensipleri kapsar; insan boyutundaki Shan, duyguyu (qing) kapsar. Ve bunların hepsi, evrenin gerçek ve en temel Yüce Fa'sı olan Zhen-Shan-Ren'den türeyen Fa prensipleridir.

Duyguya gelince, eğer insanoğlu duyguya sahip olmasaydı, insanlar iki durumdan birine sahip olurlardı: ya yeryüzü dışındakiler gibi duygusuz, ya da Tanrılar gibi merhametli olurlardı. Bir insan, tam olarak duyguya sahip olduğundan dolayı bir insandır. Bir kişi duygu sebebiyle mutlu ya da mutsuz olur. Kişi bir şeyleri sever yada bir şeyleri sevmez; birine kızabilirsiniz veya biriyle samimi olursunuz; bir şeyleri yapmaktan dolayı mutlu olur veya belirli bir miktar para kazanmak istersiniz; ya da hükümet içerisinde iyi bir işe sahip olmak istersiniz, öncelikleriniz yapmak istediğiniz şeylerin doğrultusundadır... Şunu veya bunu yapmak istemeniz... İnsan dünyasındaki her şey duygunun içerisinde var olmaktadır. Ve insanlar tam anlamıyla duyguları tarafından yönlendirildiği için bir şeylerin peşinden inatla koşmaktadır. İnsan toplumunun içinde bulunduğu bu seviyede, insanoğlunu ve insan boyutunu "Fa" yaratmış ve insan olma durumunu "Fa" oluşturmuştur. Xiulian esasen bu insan olma durumunu terk etmek, duyguların yönlendirdiği takıntı, saplantı ve tutkuları terk etmek, xiulian uyguladıkça onları giderek hafife almak ve böylece de kendinizi yavaşça yükseltmek anlamına gelir. Bazı insanlar duygu olmadan hayatın sıkıcı olacağını düşünür -hiç film olmadan; cezbedici arkadaşlar bulma arayışı olmadan; lezzetli yemekler arzusu olmadan hayat çok sıkıcı olacaktır. Fakat sizlere şunu söyleyeceğim: bu konuya sıradan insan bakış açısı ile baktığınızda böyle görünmektedir. Eğer daha yüksek seviyelere yükselirseniz, o seviyelere özgü harika durumları keşfedecek ve her şeyin buradakinden, [insan dünyasındakinden] çok daha iyi olduğunu göreceksiniz. O kadar ki, hiç bir kelime, orada onun ne kadar güzel olduğunu tarif edemez. Fakat o güzelliği tatmak istiyorsanız, duygular tarafından yönlendirilmekten ve insan çıkarlarına olan takıntılardan kendinizi kurtarmalısınız. Sadece sıradan insan takıntı ve saplantılarından vazgeçtiğiniz zaman daha iyi olan şeyleri elde edersiniz.

Sizler hepiniz benim uygulayıcılarımsınız, o yüzden kendinizi geliştirdikçe, sizler için çok yüksek standartlar belirleyebilirim. Şimdilik, uygulamanıza devam ederken, birçok insan takıntısını terk edemeyebilirsiniz, fakat endişelenmeyin. Fa'yı öğretmeyi bugün bitirseydim, hepiniz beklentileri karşılayabilir ve bir anda Budalar haline gelebilirdiniz. (Alkış) Fakat yeni başlayanlar arasında, herhangi birinin bunu yapması zordur. İnsani olan her şeyi bir anda terk etmek imkânsızdır. Herkes burada oturup Fa'yı dinlerken kendisini çok iyi hissediyor ve benim konuşmamı duymak istiyor; çünkü bu, gerçek bir uygulama sisteminin sahip olduğu kudretli gücün yarattığı etkidir. Gerçek bir uygulama sistemindeki enerji, merhametli ve ahenklidir. Tüm negatif elementleri temizleyebilir ve onları alt edebilir. Burada oturan herkesin kendisini iyi hissetmesinin sebebi budur. Sonradan, uygulama içerisinde belirli bir seviyeye ulaştığınızda, sizler de aynı etkiyi yaratabileceksiniz. Bunu daha ilk başta yapamazsınız, çünkü henüz terk edemediğiniz çok fazla takıntı, saplantı ve tutkulara sahipsiniz ve doğru düşünceleriniz henüz güçlü değil. İnsanlar arasındaki tüm duygular ve toplumda karşı karşıya kalacağınız kişisel çıkarlardan kaynaklanan anlaşmazlıklar, sizleri belirli bir oranda rahatsız edecektir. Ve karma yok edilirken vücudunuz kendisini kötü hissedecektir. Sıkıntıların ortasındayken ne şekilde davranacaksınız? Eğer kendinizi geliştirebilir ve bu problemleri sıradan insanların ele aldığı gibi ele almamayı başarabilirseniz, o durumda gelişiyor ve doğru düşüncelerinizi güçlendiriyorsunuz demektir. Bir kişi size vurduğunda: "Ben bir xiulian uygulayıcısıyım, sen ise normal bir insansın. O yüzden ben aynısını yapmayacağım" gibi bir düşünceyi hatırlayabilirseniz, gelişim gösteriyorsunuz demektir. Size vurulduğunda hakikaten ona geri vurmamayı veya hakarete uğradığınızda karşılık vermemeyi başarabiliyor, başkaları önünüze geçmek için sizinle kavga ettiğinde bunu hafife alabiliyorsanız, o durumda bu her ne kadar sadece tek bir düşüncedeki değişim olsa da, sıradan insanlardan binlerce kilometre ötedesiniz demektir. Fakat bu noktaya ulaşmak istiyorsanız, o zaman sıradan insanlar arasında uygulamanızı yaparken istikrarlı bir biçimde gelişim göstermek zorundasınız. "Ben buna hemen şimdi ulaşmak istiyorum" şeklinde düşünebilirsiniz, fakat bu gerçekten çok zordur. Takıntı, saplantı ve tutkularınızı, gerçek deneyimlerin ve gerçek testlerin ortasında bırakmak zorundasınız. Sadece o zaman, xiulian uygulamasında elde edeceğiniz şey sarsılmaz olacaktır.

Bilim, Budaların bulunduğu seviyelere ulaşmayı hiçbir zaman başaramayacak. Peki neden? Çünkü insan bilgeliği sınırlıdır ve yüksek seviyeli canlılar tarafından kontrol edilmektedir. Peki niçin? Çünkü insanoğlu Tanrılar tarafından yaratılmıştır ve [yukarı seviyelerin doğruları ile kıyaslandığında] insanların doğruları tersine çevrilmiştir. Bir Buda ne demektir? O, kendi seviyesinde bulunan canlıların garantörüdür; o tüm canlıların koruyucusudur ve evrenin hakikatinin gardiyanıdır. O zaman bir düşünün: İnsanoğlu her türlü takıntı, saplantı ve tutkuya sahiptir: şöhrete olan takıntı, zenginliğe olan saplantı; duygu ve arzuya olan tutku ve kıskançlık takıntısı gibi. O durumda, insanların Budaların bulunduğu seviyelere girmelerine izin verilseydi, bir Buda'ya karşı savaş başlatabilirlerdi. Buna nasıl izin verilebilir? O yüzden, o seviyeye ve konuma ulaşmayı başaramadan önce, burada insanlar arasındayken, bu insan takıntılarını terk etmek zorundasınız. Günümüzde sıradan insanlara: "Sen bir Buda'sın. Buda'nın ismini tekrarlıyorsun, o yüzden şu anki yaşamın son bulduğunda -sen istemesen bile- bir Buda olacaksın" diyen keşişler var. Bu, Buda'yı ve Fa'yı karalamak ile aynı şeydir. Bir Keşiş sadece bir insandır ve gerçekten xiulian uygulayabilen kişiler de sadece uygulayıcıdır. Eğer kendisini iyi bir biçimde geliştirmiyor ise bir hiçtir, sıradan bir insandan hiçbir farkı yoktur. Eğer uygulama sürecinde hatalar yaparsa, işlemiş olduğu günah, sıradan bir insanınkine oranla daha büyük olacaktır ve buna "Buda giysileri altında, Buda Fa'ya zarar vermek" denir. O yüzden gerçek anlamda xiulian uygulamayan o keşişlere körü körüne inanmayın. Gerçek xiulian uygulaması zihni geliştirmek ile ilgilidir ve bir kişi sahip olduğu takıntı, saplantı ve tutkularını terk etmezse, o seviyeye ulaşmayı asla başaramaz. Eğer insanoğlu oraya bilimsel ve teknolojik metotları kullanarak ulaşsaydı, gerçekten de galaktik bir savaş, kozmik bir yıldız savaşı çıkardı. Bir Buda böyle birşeyi başarmanıza nasıl izin verebilir? Bu sadece bilimsel bir hayaldir ve bunun bir gerçek haline gelmesi hiçbir zaman için mümkün değildir. Eğer insanlar yüksek seviyelere doğru gitmek ve daha yüksek seviyeli varlıkları anlamak istiyorlarsa -eğer daha yüksek seviyeli bir canlı haline gelmek istiyorsanız veya evrenin gerçekliğini hakikaten öğrenmek istiyorsanız- tek yol xiulian uygulamaktır. Tek yol budur. O yüzden sizlere söyleyeyim ki, hangi zorluklarla karşılaşırsanız karşılaşın -ister xinxing'inizi test eden çatışmalar olsun, ister birinin sizi kızdırması; ister birinin sizi sömürmesi olsun, ister birinin sizi itip kakması veya bir şeylere çeşitli şekillerde katlanmanız olsun veya diğer başka şeyler olsun -sizlere, bütün bunların ille de kötü şeyler olması gerekmez diyorum. Sizlere şunu söyleyeceğim, eğer gerçekten de xiulian uygulamak istiyorsanız, hayatınız sizler için yeniden düzenlenecek. Peki, niçin yeniden düzenlenmek zorunda? Çünkü bir insan, insan yaşamına sahiptir. Kişi xiulian uygulamaya başlamadan önce, önündeki gelecek, sıradan bir insanın geleceği idi ve hiç kimse onun daha yaşayacak kaç yılı olduğunu bilmiyordu. Bazı kişiler diğerlerine nazaran daha fazla yaşayabilir, fakat kimse o kişinin ne zaman ciddi bir hastalığa yakalanacağını veya kaç yıl boyunca hastalık çekeceğini bilmez. Bu tür insanlar nasıl xiulian uygulayabileceklerdi? Veya bazı kişiler çok büyük sorunlar ile karşılaşabilirler ve bu gibi senaryolar xiulian uygulamayı imkânsız kılar. Önünüzdeki yolu hepiniz için temizleyeceğim; bütün bu şeyleri temizleyecek ve xiulian uygulaması için olan bir yol düzenleyeceğim. Elbette, böyle bir şey sıradan insanlar için keyfi biçimde yapılamaz. Bu sadece uygulayıcılar için yapılabilir.

Peki, uygulayıcıları bu kadar özel kılan şey ne? Bunun sebebi şudur. Bir insanın hayatı, insan olarak kalmak için değildir. Sizin hayatınız bu dünyadan kaynaklanmıyor; sizin hayatınız yüksek boyutlarda yaratıldı. Hayatınızın amacı, geri dönmektir; o yüzden, xiulian uygulama isteği uyandığı zaman, bu istek bir altın madeninden bile daha parlak bir biçimde parıldar ve on yönlü dünyayı kuşatan Budalar bunu görürler. Bir insan bu düşünceye sahip olduğunda -xiulian uygulama isteğine sahip olduğunda -bu çok değerli bir şeydir. Sıradan insanlar için keyfi olarak hiçbir şey yapılamaz, çünkü genellikle, sıradan insanlar geçmiş yaşamlarında iyi şeyler yapmamışlardır ve bu hayatta bunların bedelini ödemek zorundadırlar. Eğer o kişinin karmasını keyfi bir biçimde yok etseydiniz ve karşılaşacağı zorlukları ortadan kaldırsaydınız, bu durum, insanların cezadan muaf olarak kötü şeyler yapabileceği anlamına gelirdi. Bu durum, Buda prensiplerini ve cennetin ilkelerini baltalamak anlamına gelirdi. Böyle bir şeyin gerçekleşmesine nasıl izin verilebilir? Böyle bir şeyin olması kesinlikle mümkün değildir. Budalar, Taolar ve Tanrıların tamamı, evrenin yasalarını korurlar ve onlar Zhen-Shan-Ren prensiplerini koruyan şeyler yaparlar. Siz [bir uygulayıcı olan siz], bir şeylere birazcık katlanırken, size dört şey kazandığınızı söylememin sebebi budur. Birileri sizi itip kaktığında, istismar ettiğinde veya birileri hakkınızı yediğinde, size karşılığında De verirler ve kazandığınız şeyler, sizin açınızdan çok daha büyük faydalara dönüşür. Bir şeylere katlandığınız esnada, kaybeden taraf sizsiniz; o yüzden vücudunuzda bulunan karma, De maddesine dönüşecektir. Katlanılan şeyin miktarı, dönüşen şeyin miktarına denktir. Ayrıca, siz bir uygulayıcısınız ve karşılaştığınız zorlukları, sıradan insanların ele aldığı gibi ele almamaktasınız. Kalbinizde, bu problemi diğer insanların düşündüğü gibi düşünmüyorsunuz, dolayısıyla gong'unuz yükselecektir. Peki neden? Çünkü xinxing'iniz yükselmiştir. Xinxing seviyeniz ne kadar yüksek ise, gong'unuz işte o kadardır -bu mutlak bir gerçektir. Xinxing'iniz gelişmemiş iken, gong'unuzun daha yüksek bir seviyeye ulaşmasının hiçbir imkânı yoktur; çünkü tüm canlıları evrenin bu Fa'sı yönetmektedir. Bu evrendeki tüm maddeler birer yaşamdır ve hepsi Zhen-Shan-Ren tarafından yaratılmıştır. O yüzden, onlar, insanları da belirli bir sınırlama altında tutarlar. Standardı karşılamayan bir şey yaptığınızda, tüm elementler, sizi yüksek seviyelere doğru yükselmekten alıkoyar. Aynen bir keresinde açıklamış olduğum prensip gibidir: İçi pis maddelerle doldurulmuş olan bir şişe suya atıldığı zaman "plop" -en dibe kadar batar. O pis maddelerin bir kısmını çıkarttığınızda, yukarı doğru birazcık yükselir; birazcık daha çıkarttığınızda birazcık daha yükselir. Şişedeki tüm pislikleri çıkarttığınızda artık bir daha batmayacaktır -batırmaya çalışsanız bile. Suyun yüzey kısmında kalacaktır ve orası onun olması gereken yerdir. Gerçek anlamda xiulian uyguladığınız zaman, bu aynen pis maddeleri akıtıp temizlemek gibidir: Dışarı atıp temizlediğiniz pisliğin miktarı, kendinizi nereye kadar geliştirmiş olduğunuzu gösterir. İşte bu şekildedir.

Konuşmak istediğim çok fazla şey var. Çünkü Fa'dan daha çok şeyler edinmesi konusunda herkese gerçekten yardım etmek istiyorum; bir kez konuşmaya başladığımda herkese çok şeyler anlatmak istiyorum. Ama tabii ki zaman çok kısıtlı olduğundan, sizlere anlatmak istediğim her şeyi anlatabilmem mümkün değil. Zhuan Falun, Çin'de Fa'yı öğretirken verdiğim seminer dizisini kapsamaktadır. Onların hepsini bir kitapta topladım ve yayınlanmadan önce, kişisel olarak revizyondan geçirdim. O yüzden Zhuan Falun, xiulian uygulamasına sistematik bir biçimde rehberlik edecek olan Fa'dır. Şu anda seminerlerimin ses ve video kasetleri de ulaşılabilir durumda, dolayısıyla onları izleme veya dinleme yoluyla uygulamanızı destekleyebilirsiniz.

Sizlere şunu da söylemek istiyorum: Kitabın -bu Fa'nın içerisine- Buda Fa'nın kudretli gücünü ve birtakım yeteneklerimi koydum. İster video kasetleri olsun, ister ses kasetleri veya kitap -izlediğiniz, dinlediğiniz veya okuduğunuz müddetçe değişimler yaşayacaksınız. Okuduğunuz müddetçe, hastalığı defedebileceksiniz. Xiulian uyguladığınız müddetçe, vücudunuz temel değişimlerden geçecek. Xiulian'de sebat ettiğiniz sürece, yetenekler geliştireceksiniz. Ve Dafa'nın sınırsız kutsamasının gücünü görecek, duyacak ve hissedeceksiniz. Eğer siz gerçek bir uygulayıcı iseniz, sizlere Buda Fa'nın tüm kudretli güçlerini vereceğim. Xiulian uyguladığınız müddetçe, onları elde edeceksiniz. Tabii ki, eğer xiulian uygulamazsanız, onları elde edemeyeceksiniz.

Kitapta var olan içsel anlamlar derindir ve ilk okuyuşunuzda kendilerini göstermezler. Sizden kendinizi adım adım geliştirmeniz istendiği için, sıradan insan seviyesinden ayrılma noktasında, uygulamanıza rehberlik etmesi için bu seviyedeki Fa vardır. Fakat xiulian uygulayarak yükseldiğinizde, uygulamanıza rehberlik etmesi için hala aynı prensip kullanılsaydı, o durumda hiç bir işe yaramazdı. Örneğin, yüksek okula giderken ilkokul kitaplarını kullanırsanız, bir ilkokul öğrencisi olarak kalmayı sürdürürsünüz. Üniversiteye giderken ilkokul kitaplarını kullanmaya devam ederseniz, hala bir ilkokul öğrencisisinizdir. Yani bu, şu anlama geliyor: xiulian uygulayarak belirli bir seviyeye ulaştığınız zaman, o belirli seviyedeki Fa kendisini [sizin rehberiniz olarak] gösterecektir. Sadece bu şekilde yukarı seviyelere doğru kendinizi geliştirebilirsiniz. Zhuan Falun kitabına, sıradan insan seviyesinden başlayarak, evrenin en yüksek seviyesine kadarki Fa prensiplerinin tamamını dâhil ettim. Her ne kadar yüzeyde kendilerini apaçık bir biçimde göstermeseler de tüm seviyelere ait olan Fa prensipleri kitabın içerisine kondu. İlk okuma, nasıl iyi bir insan olunacağını gözler önüne serer. Onu ikinci kez okuduğunuz zaman, öyle olmadığını görürsünüz. Ve üçüncü okumanızın ardından, bu kitabın gerçek bir xiulian kitabı olduğunu anlayacaksınız. Onu okumayı sürdürdükçe, bunun Tanrısal bir kitap olduğunu keşfedeceksiniz. Aynı cümleden farklı anlayışlar çıkaracak, farklı seviyelerde ve farklı boyutlarda farklı algılayışlar edineceksiniz. Kitaba aktarılmış olan içsel anlamlar devasadır. Şu anda kitabı okumakta olan çok ama çok sayıda insan var. Bazıları onu yüz kereden fazla okudu ve hala okumayı sürdürüyor. Onu on bin kere okusanız bile hala okumaya değer bir şey olmadığını hissetmezsiniz. Ondan ziyade, daha önceden fark etmemiş olduğunuz şeylerin olduğunu fark etmeye devam eder, çok ama çok sayıda yeni anlayışlar elde etmeyi sürdürürsünüz. Bu kitabın çok değerli olmasının sebebi budur. Burada onun her bir özelliğini vurgulamam olanaklı değil. Eğer xiulian uygulamayı başarabilirseniz, onu büyük bir ciddiyetle çalışmaya devam etmeniz ve onu arka arkaya okumanız gerektiğini düşünüyorum. O durumda her şeyi elde edeceksiniz. İlk okumanızda kafanızda oluşan soruların tamamı, ikinci okumanızda cevaplanacaktır. O durumda kafanızda yeni sorular belirecektir. Fakat kitabı üçüncü kez okuduğunuzda, o soruların hepsi tekrar cevaplanacaktır. Sonra onu okumayı sürdürdükçe, kafanızda daha yüksek seviyelere ait sorular belirecektir ve kitabı okumayı durdurmadığınız müddetçe kafanızdaki tüm sorular açıklığa kavuşturulacak ve cevaplandırılacaktır.

Söylediğim şeyin hoşunuza gidip gitmediğini bilmiyorum. (Alkış) Uygulamanızda gelişim göstermenizi sağlamak için sabırsızlanıyorum; o yüzden yüksek seviyeli şeyler anlattım. Eğer uygunsuz herhangi bir şey söylediysem bunu belirtebilirsiniz. Teşekkür ederim. (Uzun Alkış)